İcra Müdür Yardımcısını Yaralayan Avukat 15 Bin TL Tazminata Mahkum Edildi, Ceza Dosyasında HAGB ve Kınama Cezası Aldı
Gönderilme zamanı: 08 Mar 2024, 21:16
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2023/39
KARAR NO: 2024/465
.......
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Manevi Tazminat)
BAŞVURU TARİHİ : 01.12.2022-05.12.2022
İSTİNAFA GELİŞ TARİHİ: 04.01.2023
KARAR TARİHİ : 29.02.2024
YAZIM TARİHİ : 29.02.2024
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyadaki tüm belgeler ve dairemiz üyesi tarafından hazırlanan raporlar incelendi. Davanın dairemizin görev alanına girdiği, ilk derece mahkemesi kararının kesin olmadığı, istinaf başvurusunun süresi içinde yapıldığı, başvuru şartlarının yerine getirildiği anlaşılmakla;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; . İcra Müdürlüğü'nün haciz bürosunda görev yaptığı dönemde 03.12.2018 tarihinde 2018/**** Esas sayılı dosyasının alacaklı vekili olan davalı D.K.'nın saat 11:15 sıralarında haciz bürosuna gelerek bulunduğu masanın misafir koltuğuna oturduğunu, icra dosyasında neden muhafaza işlemi yaptırmadığını sorduğunu, İcra Dairesi Müdürü N.S.'nın bulundukları yere gelerek D.K.'yı sakinleştirmeye çalıştığını, D.K.'nın yerinden kalkarak elinin içiyle sert bir şekilde çenesine vurarak eliyle ittirdiğini, bu olay nedeniyle davalının . Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2021/*** Esas sayılı dosyasında yargılandığını, davalı hakkında kasten yaralama suçundan mahkumiyet kararı verildiğini, İcra Müdür Yardımcısı olarak görev yaptığı dairede görevinin başındayken herkesin içinde meydana gelen olay nedeniyle kişilik haklarının zarar gördüğünü belirterek 30.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 03.12.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak tarafına verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davalının ceza almasının davacının manevi zarara uğradığını kanıtlamadığını, davacının vücut bütünlüğünde bir zarar, acı, elem ve keder getirecek bir ekimoz oluşmadığını, belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesi tarafından Davanın Kısmen Kabulü ile; 15.000,00 TL manevi tazminat 03.12.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiştir.
Yerel mahkemenin bu kararına karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Davacı ÖKC istinaf dilekçesinde; 6098 sayılı TBK'nun 74. maddesi gereğince ceza mahkemesince verilen kararlar hukuk hakimi bakımından bağlayıcı olmadığını, emsal ilamlardan anlaşılacağı üzere tarafların işgal ettiği makam ve gelirler ile olayın meydana geliş şekli, meydana geldiği yer gibi hususlar dikkate alındığında kısmi kabul ile hükmedilen 15.000,00 TL tazminatın çok düşük kaldığını, davalının avukat oluşu kendisinin ise icra müdür yardımcısı oluşu ve görevi başındayken herkesin içinde böyle bir olayın yaşanması nedeniyle kişilik değerlerinin çok büyük bir zarar gördüğünü, olay sonrasında büyük manevi üzüntü yaşadığını belirterek usul ve yasaya aykırı ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın tam kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde; ceza yargılamasında davalı hakkında verilmiş bir ceza bulunmadığını, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının teknik olarak ceza verilmesine dair bir hüküm olmadığını, ayrıca davalının hakaret ve tehdit iddiasına yönelik ceza davasından beraat ettiğini, bu yönden manevi tazminat isteminin reddi gerektiğini, kasten yaralama eylemi hakkında ise ceza yargılamasının bakış açısının aynı olmadığını, ceza yargılamasında bir zarar şartı aranmaksızın eylemin gerçekleşmesi yeterli iken, hukuk yargılamasında manevi tazminat talebinin kabulü için kişinin elem, acı ve ızdırap duyması şartı arandığını, ancak davacının eylem tarihinde kasten yaralama nedeniyle vücut bütünlüğünde ekimoz oluştuğuna dair dosya kapsamında bir sağlık raporu mevcut olmadığını, ceza yargılamasında davalının davacıyı ittirdiğini kabul ettiğini, ancak sadece bir ittirme eylemi nedeniyle davalının 15.000,00 TL tazminata mahkum edilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, davacının sebepsiz zenginleşmesine neden olduğunu belirterek usul ve yasaya aykırı ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, kasten yaralama eyleminden kaynaklanan kişilik haklarına saldırı sebebiyle manevi tazminat istemine ilişkindir.
6098 sayılı TBK'nun 56. maddesi uyarınca bedensel bütünlüğü zedelenen kimse manevi tazminat adı altında bir miktar para ödetilmesini isteyebilir. Hakimin, özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bu tutar adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan, özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir.
Kişilik hakları saldırıya uğrayan kimse 6098 sayılı TBK'nun 58. maddesi uyarınca manevi tazminat adı altında bir miktar paranın ödetilmesini isteyebilir. Hakim, manevi tazminatın miktarını tayin ederken aynı Kanunun 51. maddesi uyarınca durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önünde tutmalıdır. Kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri göz önünde tutmayı emrettiği konularda hakimin hukuka ve hakkaniyete göre karar vereceği Türk Medeni Kanunu'nun 4.maddesi hükmüdür.
Bu kapsamda manevi tazminatın miktarı belirlenirken tarafların kusur oranı, sıfatı, statüsü, sosyal ve ekonomik durumları ile eylemin işleniş biçimi ve yöntemi dikkate alınmalıdır. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hal ve şartların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenler karar gerekçesinde objektif olarak gösterilmelidir. Manevi tazminat adı altında hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek nitelikte olmalı fakat bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmediği unutulmamalıdır. O halde bu tazminatın miktarı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesindeki davaya etkisini düzenleyen Türk Borçlar Kanununun 74.maddesi “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.” şeklinde düzenlenmiştir.
Dosya kapsamından . Ağır Ceza Mahkemesinin, 24.06.2022 tarih, 2021/*** E - 2022/*** K sayılı ilamı ile davalının davacıya kasten yaralama eylemleri sabit görülerek HAGB karar verildiği ve kararın kesinleştiği anlaşılmıştır.
Ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesindeki davaya etkisini düzenleyen Türk Borçlar Kanununun 74. maddesi “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.” şeklinde düzenlenmiştir.
Bu noktada, ceza mahkemesi kararlarının, hukuk mahkemesince yapılan yargılamaya etkisi değerlendirilmelidir (TBK m.74). Yüksek yargı kararlarınca da kabul edildiği üzere, CMK 231/5 maddesi uyarınca, “hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmaması ifade eder.” Ceza mahkemesinin hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile sonuçlanan kararı, kesinleşmiş bir mahkûmiyet niteliğinde olmadığı gibi, TBK’nın 74. maddesi anlamında hukuk hâkimi yönünden bağlayıcı değildir. Bununla birlikte, her ne kadar ceza mahkemesince verilmiş bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması yönündeki karar, açılmış bulunan tazminat davasının kabulü bakımından hukuk hâkimini bağlamayacak ise de; bu davadaki maddi olgu ve toplanan deliller, hukuk mahkemesinde görülmekte olan davada muteber ve hükme esas alınabilecek deliller olarak kullanılabilecektir.
Anılan karar niteliği itibariyle hukuk hakimini bağlayıcı nitelikte değildir. Ancak; ceza dosyasındaki ikrar, tanık anlatımları ve diğer delillerden, davalının, kamu görevlisi olan davacıya karşı kamu görevi esnasında ve kamusal alanda işlemiş olduğu yaralama eylemi ettiği sabit olduğundan mahkemece davacının kişilik haklarının ihlal edildiği kanaatine ulaşılmasında herhangi bir hukuka aykırılık görülmemiştir. Mahkeme kararının gerekçesinde belirtildiği üzere, kişilik haklarının ihlali halinde manevi tazminata hükmedilirken uygulanacak ilkeler doğrultusunda belirlenen tazminat tutarı da somut olayın özelliklerine uygun bulunduğundan taraf vekillerinin anılan yönlere değinen istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Dairemizce ilk derece mahkemesinin kararı hem maddi olay, hem de hukuka uygunluk yönünden incelenmiş olup, kararda esası etkileyen bir usul hatası bulunmadığı, vakıa tespitlerinin tam ve doğru olarak yapıldığı, maddi hukuk normlarının doğru olarak uygulandığı, delillerin değerlendirilmesinde de usule aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından, taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK'nun 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Gebze 7. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 25.11.2022 tarih ve 2022/215 Esas, 2022/297 Karar sayılı kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan, HMK'nun 353/1-b-1 maddesi gereğince taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
........
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK.362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 29.02.2024
NOT: Adı geçen avukata aynı zamanda kayıtlı olduğu baro tarafından KINAMA cezası verilmiştir.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2023/39
KARAR NO: 2024/465
.......
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Manevi Tazminat)
BAŞVURU TARİHİ : 01.12.2022-05.12.2022
İSTİNAFA GELİŞ TARİHİ: 04.01.2023
KARAR TARİHİ : 29.02.2024
YAZIM TARİHİ : 29.02.2024
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyadaki tüm belgeler ve dairemiz üyesi tarafından hazırlanan raporlar incelendi. Davanın dairemizin görev alanına girdiği, ilk derece mahkemesi kararının kesin olmadığı, istinaf başvurusunun süresi içinde yapıldığı, başvuru şartlarının yerine getirildiği anlaşılmakla;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; . İcra Müdürlüğü'nün haciz bürosunda görev yaptığı dönemde 03.12.2018 tarihinde 2018/**** Esas sayılı dosyasının alacaklı vekili olan davalı D.K.'nın saat 11:15 sıralarında haciz bürosuna gelerek bulunduğu masanın misafir koltuğuna oturduğunu, icra dosyasında neden muhafaza işlemi yaptırmadığını sorduğunu, İcra Dairesi Müdürü N.S.'nın bulundukları yere gelerek D.K.'yı sakinleştirmeye çalıştığını, D.K.'nın yerinden kalkarak elinin içiyle sert bir şekilde çenesine vurarak eliyle ittirdiğini, bu olay nedeniyle davalının . Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2021/*** Esas sayılı dosyasında yargılandığını, davalı hakkında kasten yaralama suçundan mahkumiyet kararı verildiğini, İcra Müdür Yardımcısı olarak görev yaptığı dairede görevinin başındayken herkesin içinde meydana gelen olay nedeniyle kişilik haklarının zarar gördüğünü belirterek 30.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 03.12.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak tarafına verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davalının ceza almasının davacının manevi zarara uğradığını kanıtlamadığını, davacının vücut bütünlüğünde bir zarar, acı, elem ve keder getirecek bir ekimoz oluşmadığını, belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesi tarafından Davanın Kısmen Kabulü ile; 15.000,00 TL manevi tazminat 03.12.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiştir.
Yerel mahkemenin bu kararına karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Davacı ÖKC istinaf dilekçesinde; 6098 sayılı TBK'nun 74. maddesi gereğince ceza mahkemesince verilen kararlar hukuk hakimi bakımından bağlayıcı olmadığını, emsal ilamlardan anlaşılacağı üzere tarafların işgal ettiği makam ve gelirler ile olayın meydana geliş şekli, meydana geldiği yer gibi hususlar dikkate alındığında kısmi kabul ile hükmedilen 15.000,00 TL tazminatın çok düşük kaldığını, davalının avukat oluşu kendisinin ise icra müdür yardımcısı oluşu ve görevi başındayken herkesin içinde böyle bir olayın yaşanması nedeniyle kişilik değerlerinin çok büyük bir zarar gördüğünü, olay sonrasında büyük manevi üzüntü yaşadığını belirterek usul ve yasaya aykırı ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın tam kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde; ceza yargılamasında davalı hakkında verilmiş bir ceza bulunmadığını, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının teknik olarak ceza verilmesine dair bir hüküm olmadığını, ayrıca davalının hakaret ve tehdit iddiasına yönelik ceza davasından beraat ettiğini, bu yönden manevi tazminat isteminin reddi gerektiğini, kasten yaralama eylemi hakkında ise ceza yargılamasının bakış açısının aynı olmadığını, ceza yargılamasında bir zarar şartı aranmaksızın eylemin gerçekleşmesi yeterli iken, hukuk yargılamasında manevi tazminat talebinin kabulü için kişinin elem, acı ve ızdırap duyması şartı arandığını, ancak davacının eylem tarihinde kasten yaralama nedeniyle vücut bütünlüğünde ekimoz oluştuğuna dair dosya kapsamında bir sağlık raporu mevcut olmadığını, ceza yargılamasında davalının davacıyı ittirdiğini kabul ettiğini, ancak sadece bir ittirme eylemi nedeniyle davalının 15.000,00 TL tazminata mahkum edilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, davacının sebepsiz zenginleşmesine neden olduğunu belirterek usul ve yasaya aykırı ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, kasten yaralama eyleminden kaynaklanan kişilik haklarına saldırı sebebiyle manevi tazminat istemine ilişkindir.
6098 sayılı TBK'nun 56. maddesi uyarınca bedensel bütünlüğü zedelenen kimse manevi tazminat adı altında bir miktar para ödetilmesini isteyebilir. Hakimin, özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bu tutar adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan, özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir.
Kişilik hakları saldırıya uğrayan kimse 6098 sayılı TBK'nun 58. maddesi uyarınca manevi tazminat adı altında bir miktar paranın ödetilmesini isteyebilir. Hakim, manevi tazminatın miktarını tayin ederken aynı Kanunun 51. maddesi uyarınca durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önünde tutmalıdır. Kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri göz önünde tutmayı emrettiği konularda hakimin hukuka ve hakkaniyete göre karar vereceği Türk Medeni Kanunu'nun 4.maddesi hükmüdür.
Bu kapsamda manevi tazminatın miktarı belirlenirken tarafların kusur oranı, sıfatı, statüsü, sosyal ve ekonomik durumları ile eylemin işleniş biçimi ve yöntemi dikkate alınmalıdır. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hal ve şartların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenler karar gerekçesinde objektif olarak gösterilmelidir. Manevi tazminat adı altında hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek nitelikte olmalı fakat bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmediği unutulmamalıdır. O halde bu tazminatın miktarı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesindeki davaya etkisini düzenleyen Türk Borçlar Kanununun 74.maddesi “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.” şeklinde düzenlenmiştir.
Dosya kapsamından . Ağır Ceza Mahkemesinin, 24.06.2022 tarih, 2021/*** E - 2022/*** K sayılı ilamı ile davalının davacıya kasten yaralama eylemleri sabit görülerek HAGB karar verildiği ve kararın kesinleştiği anlaşılmıştır.
Ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesindeki davaya etkisini düzenleyen Türk Borçlar Kanununun 74. maddesi “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.” şeklinde düzenlenmiştir.
Bu noktada, ceza mahkemesi kararlarının, hukuk mahkemesince yapılan yargılamaya etkisi değerlendirilmelidir (TBK m.74). Yüksek yargı kararlarınca da kabul edildiği üzere, CMK 231/5 maddesi uyarınca, “hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmaması ifade eder.” Ceza mahkemesinin hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile sonuçlanan kararı, kesinleşmiş bir mahkûmiyet niteliğinde olmadığı gibi, TBK’nın 74. maddesi anlamında hukuk hâkimi yönünden bağlayıcı değildir. Bununla birlikte, her ne kadar ceza mahkemesince verilmiş bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması yönündeki karar, açılmış bulunan tazminat davasının kabulü bakımından hukuk hâkimini bağlamayacak ise de; bu davadaki maddi olgu ve toplanan deliller, hukuk mahkemesinde görülmekte olan davada muteber ve hükme esas alınabilecek deliller olarak kullanılabilecektir.
Anılan karar niteliği itibariyle hukuk hakimini bağlayıcı nitelikte değildir. Ancak; ceza dosyasındaki ikrar, tanık anlatımları ve diğer delillerden, davalının, kamu görevlisi olan davacıya karşı kamu görevi esnasında ve kamusal alanda işlemiş olduğu yaralama eylemi ettiği sabit olduğundan mahkemece davacının kişilik haklarının ihlal edildiği kanaatine ulaşılmasında herhangi bir hukuka aykırılık görülmemiştir. Mahkeme kararının gerekçesinde belirtildiği üzere, kişilik haklarının ihlali halinde manevi tazminata hükmedilirken uygulanacak ilkeler doğrultusunda belirlenen tazminat tutarı da somut olayın özelliklerine uygun bulunduğundan taraf vekillerinin anılan yönlere değinen istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Dairemizce ilk derece mahkemesinin kararı hem maddi olay, hem de hukuka uygunluk yönünden incelenmiş olup, kararda esası etkileyen bir usul hatası bulunmadığı, vakıa tespitlerinin tam ve doğru olarak yapıldığı, maddi hukuk normlarının doğru olarak uygulandığı, delillerin değerlendirilmesinde de usule aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından, taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK'nun 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Gebze 7. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 25.11.2022 tarih ve 2022/215 Esas, 2022/297 Karar sayılı kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan, HMK'nun 353/1-b-1 maddesi gereğince taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
........
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK.362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 29.02.2024
NOT: Adı geçen avukata aynı zamanda kayıtlı olduğu baro tarafından KINAMA cezası verilmiştir.