ANONİM ŞİRKET HİSSELERİNİN HACZİ
VE
YARGITAY UYGULAMASI
Av. İbrahim Murat Haznedar (İstanbul Barosu Avukatlarından)
(Bu makale Legal Hukuk Dergisi'nin Mayıs 2003/5. sayısından alınmıştır.)
A- GİRİŞ:
Yasal zorunluluk bulunmamasına rağmen anonim şirket, pay sahipliğini tevsik etmek ya da paylar üzerinde hukuki muamelede bulunmayı kolaylaştırmak için hisse senedi çıkartabilir. Hisse senedinde bulunması gerekli olan unsurlar Türk Ticaret Kanununun 413. maddesinde belirtilmiş bulunmaktadır. Buna göre hisse senetlerinde,
— Şirketin Unvanı,
— Esas Sermaye Miktarı,
— Tescil Tarihi,
— Senedin Nevi,
— Senedin İtibari Kıymeti,
Belirtilmeli ve senedin şirketi temsile yetkili olanlardan en az ikisi tarafından imzalanmış bulunması gerekmektedir.
Şayet çıkartılan senet nama yazılı hisse senedi ise o takdirde yukarıda belirtilenlere ilaveten senette hisse senedi sahibinin isim ve ikametgâhı ile senet karşılığında ödenmiş olan miktarın da yazılı bulunması zorunludur.
Anonim şirketlerde tedavül şekli bakımından iki türlü hisse senedi bulunmaktadır (TTK m. 409):
— Nama yazılı hisse senedi,
— Hamiline yazılı hisse senedi,
Her iki cins senet de kıymetli evrak niteliği taşımakta ve üçüncü şahıslara devredilebilmektedir.
Hamiline yazılı hisse senetlerinin üçüncü şahıslara devri için sadece “teslim” yeterli iken, nama yazılı hisse senetlerinin üçüncü şahıslara devri için “ciro” ve “teslim” zorunluluğu bulunmaktadır. Ancak nama yazılı hisse senetlerine ilişkin devirlerin anonim şirkete karşı hüküm ifade edebilmesi için devir hususunun pay defterine işlenmesi gerekmektedir.
B- ANONİM ŞİRKETLERDE HİSSE HACZİ:
1- Hisse Senedi yada İlmuhaber Çıkartmış Olan Anonim Şirketlerde Hisse Senedi Haczi:
a- Halka Açık Olmayan Anonim Şirketlerde Hisse Senedi Haczi:
Bir anonim şirketin nama ya da emre yazılı hisse senedi çıkartmış olması durumunda bu senetlerin ortağın kişisel borçlarından dolayı haczi mümkün bulunmaktadır.
Türk Ticaret Kanunun 145. maddesinin ikinci fıkrasında, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerle, anonim şirketlerde alacaklıların, borçlularına ait bulunan hisse senetlerini haczettirebilecekleri açıkça düzenlenmiştir.
Hisse senetlerinin borçluya teslim edilmiş olması durumunda, icra müdürünün şirketten borçluya ait hisseler üzerine haciz konulmasını ya da şirket pay defterine haciz hususunun işlenmesini talep etmesi mümkün değildir. Zira hisse senetleri kıymetli evrak niteliği taşımakta olduklarından, İcra ve İflas Kanunun 88. maddesi gereğince fiilen haczedilerek muhafaza altına alınmaları gerekmektedir.
ÖRNEK İÇTİHAT:
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 06.02.1996 tarih, E. 1996/1547, K. 1996/1654
ÖZET: Anonim şirket tarafından hisse senedi çıkartılmış ise bu senetlerin İİK.nun 88 maddesi gereğince haczedilmesi gerekir. Anonim şirketten haciz konusunda pay defterine şerh verilmesi istenemez.
“Merci kararının onanmasını mutazammın 16.11.1995 tarih ve 15782, 16181 sayılı daire ilamının müddeti içinde tashihen tetkiki şikayetçi vekili tarafından istenmesi üzerine gereği görüşülüp düşünüldü :
İstanbul 6.İcra Müdürlüğü’nün Bakırköy 4.İcra Müdürlüğü’ne gönderdiği talimat yazısında borçlu Sabit Selim Edes’in Ataköy Turizm ve Ticaret A.Ş. nezdindeki hisse senetlerinin haczi, muhafaza altına alınması ve pay defterine işlenmesi istenilmiştir. Talimat uyarınca Bakırköy 4.İcra Müdürü şirket merkezine gitmiş, şirket yetkilisi hisse senetlerinin borçluya teslim edildiğini, şirkette borçluya ait hisse senedi bulunmadığını bildirmiştir. Şirkette borçluya ait hisse senedi bulunmadığından talimat uyarınca hisse senetlerinin haczi ile pay defterine işlenmesi için şirkete müzekkere yazılmıştır.
TTK nun 415. ve 416. maddeleri uyarınca anonim şirketlerin çıkarttıkları hamiline veya nama yazılı hisse senetleri cirosu kabil senetlerdendir. İİK.nun 88/1 maddesi uyarınca bu senetlerin icra müdürlüğünce haczedilip icra dairesinde muhafaza altına alınması zorunludur. Hisse senetleri bulunamadığına göre icra müdürlüğünce şirkete hisse senetlerinin haczi ile pay defterine işlenmesi yolunda yazı yazılması doğru değildir. Şikayetin kabulü gerekirken yazılı gerekçe ile reddi doğru değildir.
Şikayetçi vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile dairemizin 16.11.1995 tarih 1995/15782-16181 sayılı onama kararının kaldırılmasına Bakırköy 2.İcra Tetkik Mercii’nin 19.09.1995 tarih 1995/1061-1160 sayılı red kararının İİK.nun 366 ve HUMK.nun 48. maddeleri uyarınca BOZULMASINA karar verildi.”
* * *
Hisse senetleri borçlunun elinde değil de herhangi bir sebeple (rehin, vekalet, vedia vs.) üçüncü şahsın elinde bulunuyor olabilir. Böyle bir durumda senetler, “borçlunun üçüncü şahıs nezdindeki menkul malı” niteliği taşımakta olduklarından İİK.nun 89. maddesinde belirtilen prosedüre göre haczedilmelidir.
ÖRNEK İÇTİHAT:
Yargıtay 19.Hukuk Dairesi 28.11.1996 tarih, E. 1996/6832, K.1996/10663
ÖZET: Hamiline yazılı anonim şirket hisse senedi, borçlu ortağın elinde değil de mülkiyetin devri dışındaki bir sebebe istinaden üçüncü şahsın elinde bulunuyorsa, İİK.nun 89. maddesi prosedürü ile haczedilebilir.
“Taraflar arasındaki şikâyet davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içerisinde davacı vekili ile müdahil banka vekilince temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi, gereği konuşulup, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkil şirkete borcu olan Ömer’in, Tekstilbank’da bulunan hisse senetlerini mal beyanında gösterdiğini, hamiline olan bu hisse senetlerinin banka borçlarına karşılık rehinli olması nedeniyle fiilen haczedilemediğini, ancak haciz işleminin tamamlandığını, buna rağmen düzenlenen sıra cetvelinde dikkate alınmadığını ileri sürerek, sıra cetvelinin iptalini istemiştir.
Davalı Deniz vekili; Beyoğlu Üçüncü İcra Müdürlüğü’nün 1995/11962 sayılı dosyasından düzenlenen sıra cetvelinin usul ve yasaya uygun olduğunu, hisse senetleri menkul mal hükmünde bulunması nedeniyle fiilen haczi gerektiğini, 89/1 maddesi hükmüne göre, yapılan haczin iştirak imkânı vermediğini belirterek, şikayetin reddini istemiştir.
Alacaklı Tütüncüler Bankası A.Ş. vekili; müvekkili Bankanın borçlu aleyhine yaptığı takipte, borçlunun Tekstilbank A.Ş. nezdindeki hisse senetlerini 15.11.1995 tarihinde haczettirdiğini, Tekstilbank A.Ş.’den gelen cevapta, daha önce bankanın rehni ve İstanbul 4.İcra Müdürlüğü’nün 1995/9132 sayılı dosyasından haciz konulduğunun bildirildiğini, sıra cetvelinin kanuna aykırı düzenlendiğini ileri sürerek, davacı yanında davaya müdahil olarak kabulü ile sıra cetvelinin iptalini istemiştir.
Mercii Hakimliği’nce; anonim şirketlerin TTK.nun 415. ve 416. maddeleri uyarınca çıkarttıkları hamiline veya emre yazılı hisse senetlerinin cirosunun kabil olduğu, bu nedenle İİK.nun 88/1.maddesi uyarınca haczi gerektiği,İİK.nun 89/1.maddesine göre haczinin mümkün olmadığı, bu şekilde yapılan haczin sıra cetvelinde dikkate alınmayacağı gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ve müdahale talebinde bulunan alacaklı Tütüncüler Bankası A.Ş. tarafından temyiz edilmiştir.
Alacaklı Tütüncüler Bankası A.Ş., İcra Müdürlüğünce düzenlenen ve tebliğ edilen sıra cetveline karşı İİK.nun 142. maddesinde öngörülen sürede itirazda bulunmamıştır. Bu nedenle süresinden sonra yapılan müdahale talebinin reddi doğru olup, temyiz itirazları yerinde değildir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, mülkiyeti borçluya ait olan anonim şirketlerce ihraç olunan hamiline hisse senetlerinin İİK.nun 89.maddesi uyarınca haciz ihbarnamesi tebliği ile haczedilip edilemeyeceği konusundadır.
Anonim şirketlerin hamiline hisse senetleri eğer borçlunun elinde ise, üçüncü şahıslara devir ve temlikinin önlenmesi bakımından İİK.nun 88. maddesi uyarınca fiilen haczolunarak el konulması ve icra dairesince muhafazası “haczin geçerlilik” koşuludur. Yasanın öngördüğü bu koşula aykırılık, haczin hukuki sonuçlar doğurmasına engel olur ve bu arada hacze iştirak imkânını ortadan kaldırır. Ancak alacağı temsil eden (hamiline veya cirosu kabil) bu senetler mülkiyetin devri dışında herhangi bir hukuksal nedenle (rehin, vekâlet, intifa, vedia gibi) borçludan çıkarak üçüncü şahıslar elinde bulunabilir. Bu durumda belirtmek gerekir ki, senetler İİK.nun 89.maddesinde ifade edilen “borçlunun üçüncü şahıs elindeki menkul malı” niteliğindedir. Yani burada sözü geçen üçüncü şahıs, hamiline veya cirosu kabil senedin borçlusu olmayıp, rehin, vekâlet gibi hukuksal ilişkinin tarafı olan üçüncü şahıstır. Bu nedenle örneğin, takip borçlusuna ait olmakla birlikte üçüncü kişide rehinli bulunan hamiline veya cirosu kabil senetlerin İİK.nun 89.maddesinde yazılı merasim yerine getirilerek ( fiili haciz ve el koyma zarureti olmaksızın) haczedilebilir. Bu haciz somut olayda mürtehinin rehine dayalı rüçhaniyeti saklı kalmak üzere (İİK.89/II) geçerli hukuksal sonuçlar doğurur ve hacze iştirak imkânı sağlar. Mercii Hâkimliğince bu yönler gözetilerek şikayetin kabulü gerekirken, yazılı gerekçeyle reddedilmesi doğru görülmemiştir.
Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle Tütüncüler Bankası A.Ş.’nin temyiz itirazlarının reddine, iki nolu bentte açıklanan açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA peşin harcın istek halinde iadesine, 28.11.1996 gününde oybirliği ile karar verildi.”
* * *
b- Halka Açık Anonim Şirketlerde Hisse Senedi Haczi ve Takasbank:
Halka açık bir anonim şirket hissesinin borçlunun elinde bulunuyor olması durumunda her hangi bir sorun yoktur. Böyle bir durumda icra müdürü yukarıda da belirtildiği üzere İİK m. 88 gereğince senetleri fiilen haczederek muhafaza altına alacaktır.
Ancak çoğu zaman bu tür senetlerin borçlunun elinde değil de, tedavül ya da saklama kolaylığı sebebiyle bir aracı kurum ya da İMKB üyesi bir Banka nezdinde açılmış bir hesapta bulunduğu görülmektedir.
Böyle bir durumda hisse senetlerinin ne şekilde haczedileceği konusunda açıklamalara geçmeden önce konu ile ilgili bir kuruluştan Takasbank’tan söz etmekte fayda bulunmaktadır.
1996 yılında kurulan Takasbank, Türkiye’de menkul kıymetlerin takası, saklanması ve uluslararası standartlarda numaralandırılması ile görevlendirilmiş bir sektör bankası olup, Sermaye Piyasası Kurulu tarafından “Merkezi Saklama Kuruluşu” olarak kabul edilmiştir.
Bankalar ya da aracı kurumlar nezdinde bulunan hisse senetleri fiziki olarak ilgili kurumun Takasbank’ta açtırmış olduğu hesabında saklanmaktadır. Başka bir deyişle Takasbank, bireysel yatırımcılara yönelik saklama hizmetlerini İMKB üyeleri (Bankalar, aracı kurumlar vs.) aracılığıyla vermektedir.
31.05.1997 tarihine kadar saklama hizmetlerinde “müşteri kod numarası” sistemi kullanılmakta iken, Sermaye Piyasası Kurulu tarafından alınan karar gereğince bu tarihten sonra “müşteri ismi” sistemine geçilmiştir.
Bu sistemde aracı kurumlar hesap açtıkları müşterilerine ait kimlik bilgilerini Takasbank’a bildirmekle yükümlü bulunmaktadırlar. Bu bildirimden sonra, aracı kuruluşun saklama hesabının altındaki numaralı hesap, isme dönüştürülmektedir.
Yapılan bu değişiklik ile, hakkında icra takibi yapılan borçluların halka açık bir anonim şirketteki hisselerinin tespiti noktasında büyük kolaylık sağlamış bulunmaktadır.
Borçlunun halka açık bir anonim şirkete ait hisse senedinin haczi için bu senetlerin saklanmakta olduğu Takasbank’a ya da yatırım hesabının açıldığı ve her türlü alım-satım işlemlerinin yapıldığı İMKB üyesi bulunan Banka yada aracı kuruma İİK m. 89 gereğince haciz ihbarnamesi gönderilmesi yeterli bulunmaktadır.
ÖRNEK İÇTİHAT:
Yargıtay 19.Hukuk Dairesi 21.09.1995 tarih, E. 6663, K.7285
ÖZET: Takas ve Saklama Bankası A.Ş., hisse senetlerini yasal düzenleme gereği elinde bulunduran üçüncü şahıs konumunda bulunduğundan 6183 sayılı yasanın 79. maddesi gereğince ilgili kurama haciz bildirisi gönderilmekle haczedilebilir.
“Davacı vekili borçluya ait hisse senetlerini evvelce haciz ihbarnamesi ile haczettirdiklerini, satış taleplerinin geçerli haciz bulunmaması nedeniyle reddedilmesi üzerine, hisse senetlerinin 08.09.1994 tarihinde fiilen Galata Vergi Dairesi tarafından 19.09.1994 tarihinde haczedildiğini, Vergi Dairesinin haczinin fiili haciz olmaması nedeniyle geçersiz bulunduğundan, satış bedelinin garameten paylaştırılmasına ilişkin cetvelin hatalı olduğunu hisse senetlerinin 6183 sayılı Yasanın 77. maddesi yerine 79. maddesi uyarınca haczedilmiş olmasının, fiili haciz bulunmadığından, hacze iştirak imkânı vermeyeceğini ileri sürerek, sıra cetvelinin iptalini istemiştir.
Davalı vekili, mahcuz mallar paraya çevrilmeden önce haciz konulmuş olması nedeniyle 6183 sayılı Yasanın 21. maddesi uyarınca satış bedelinin garameten paylaştırılacağını, sıra cetvelinin doğru olduğunu belirterek şikâyetin reddini savunmuştur.
Mercii Hâkimliğince iddia, savunma ve toplanan delillere göre hisse senetlerinin menkul hükmünde olup, fiilen haczi gerektiğinden söz edilerek, sıra cetvelinin iptaline karar verilmiş, karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; satışa konu hisse senetleri üzerinde davalı Vergi Dairesi’nin geçerli bir haczi bulunup bulunmadığı yolundadır. Galata Vergi Dairesinin 13.09.1994 tarihli yazısı ile borçlu Çarmen A.Ş. ne ait hisse senetlerine haciz konulduğu bildirilmiş, bu yazı üzerine de Takas ve Saklama Bankası A.Ş. tarafından borçluya ait hisse senetlerine vergi dairesinin haciz kaydı işlenmiştir.
Mahcuzlar, Takas ve Saklama A.Ş. de bulunan ve borçlu (aracı kurum) Çarmen Menkul Değerler A.Ş. ne ait olan ve borsada işlem görmek üzere üçüncü şahıs anonim ortaklılarca ihraç edilmiş hisse senetleridir. Kural olarak kıymetli evraka bağlanmış ve devri kabil olan mal, alacak ve hakların haczi fiilen el konulması ve muhafazası ile mümkün ise de, haciz ihbarının (yazısının) tebliğ edildiği Takas ve Saklama A.Ş. borçlu olmayıp, mahcuz hisse senetlerini yasal düzenleme gereğince elinde bulunduran üçüncü şahıs durumundadır. Üçüncü şahısların senetlere zilyet bulunması halinde, fiilen senetleri görme ve el koyma zarureti olmaksızın, sadece senetler zikredilerek 6183 sayılı Yasanın 79. maddesi gereğince haciz kararı alınıp, haczin üçüncü şahıslara tebliği suretiyle haczi mümkündür.
Bu durumda Vergi Dairesinin haczinin satıştan önce olması nedeniyle 6183 sayılı Yasanın 21. maddesi uyarınca satış bedelinin garameten taksimi gerektiğinden sıra cetveli usulüne uygun olup, şikâyetin reddi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.”
* * *
Takasbank nezdinde saklanmakta olan borçluya ait hisse senetleri üzerinde aracı kuruma ya da üçüncü bir şahsa ait rehin hakkı bulunması, hisse senedinin haczini engellememektedir. Böyle bir durumda Takasbank ilgiliye ait hisse senetleri üzerine haczi işleyecek ve durumdan rehin alacaklısını derhal haberdar edecektir.
Şayet aracı kuruma haciz ihbarnamesi gönderilmek suretiyle hisse senetleri haczedilmiş ise (yatırım hesabı üzerine haciz konulmak suretiyle), aracı kurum Takasbank’tan hisse senetlerini talep edecek ve bir liste halinde bu senetleri fiilen icra dairesine teslim edecektir.
Takasbank nezdinde haczedilen hisse senetleri, İcra ve İflas Kanununun uygulanması bakımından borçlunun elinde mi yoksa üçüncü şansın elinde mi haczedilmiş sayılacaktır?
Konu özellikle istihkak davaları açısından önem arz etmektedir. Zira hisse senetlerinin borçlunun elinde haczedilmiş olduğu kabul edilecek olursa İİK.nun 96. ve 97. maddelerinde belirtilen yasal prosedür uygulanacak, borçlunun elinde değil de üçüncü şahsın elinde haczedilmiş olduğu kabul edilecek olursa İİK.nun 99. maddesinde belirtilen prosedür uygulanması gerekecektir.
Borçluya ait hisse senetleri yasa gereği Takas ve Saklama Bankası A.Ş.’de saklanmakta olduğundan bu soruya verilecek yanıt, hisse senetlerinin üçüncü şahısta haczedilmiş sayılamayacağıdır.
ÖRNEK İÇTİHAT:
(İstanbul 8. İcra Tetkik Mercii Hakimliği 19.01.1995 tarih E. 1996/70 K. 1995/44)
ÖZET: Borçluya ait hisse senetleri yasa gereği borçlu adına Takas ve Saklama A.Ş.’de bulunduğundan, kanun gereği Takas ve Saklama A.Ş. tüm hisse senetlerini bir havuzda topladığından hisse senetleri üçüncü şahısta haczedilmiş sayılamaz.
“İstihkak iddiasında bulunan S.Y dilekçesinde mezkur mal üzerindeki mülkiyet iddiası ve yapılan hacze itirazı nedeniyle üçüncü şahıs Takas ve Saklama A.Ş. nezdinde bulunan mahcuz mallara ilişkin istihkak davası açma yükümlülüğünün İİK.nun 99. maddesine göre alacaklıya ait olduğunu ve buna göre işlem yapılmasını talep etmiştir.
Her ne kadar şikayetçi hacizli bulunan Borsa üyesi aracı kurum adına Takas ve Saklama A.Ş.’de bulunan menkullerin kendisine ait olduğunu, malın 3.şahıs Takas ve Saklama A.Ş. nezdinde bulunması sebebiyle istihkak davası açma yükümlülüğünün İİK.nun 99. maddesi hükmüne göre alacaklıya ait bulunduğundan buna göre işlem yapılmasını talep etmiş ise de, toplanan delillerden borçluya ait hisse senetlerinin yasa gereği borçlu adına Takas Saklama A.Ş.’de bulunduğu , kanun gereği Takas Saklama A.Ş.’nin tüm hisse senetlerini bir havuzda topladığı ve bu nedenle hisse senetlerinin üçüncü şahıs da haczedilmiş sayılamayacağı ve icra müdürlüğünce İİK.nun 96 ve 97. maddelerine göre işlem yapılmasında bir usulsüzlük bulunmadığı , bu konuda İcra Tetkik Mercii Hakimliği tarafından karar verildiği anlaşılmış olmakla ŞİKAYETİN REDDİNE karar verilmesi gerekmiştir.”
* * *
c- Anonim Şirketin Hisse Senedi Yerine Geçmek Üzere İlmuhaber Çıkarmış Olması Durumunda, İlmuhaberlerin Haczi:
Anonim şirketin hisse senedi çıkartması uzun bir süre alabilir. Böyle bir durumda şirket, hisse senedinin sağlayacağı kolaylıklardan bir an önce faydalanabilmek için Türk Ticaret Kanunun 413. maddesi gereğince hisse senedi yerine geçmek üzere ilmühaber çıkarabilir.
İlmühaberlerde bulunması gereken unsurlar aynı hisse senetlerinde olduğu gibidir. Nama yazılı olabilecekleri gibi hamiline yazılı da olabilirler.
Her iki tür ilmühaber de TTK m. 557 anlamında birer kıymetli evrak niteliği taşımakta olduklarından, İİK m. 88 gereğince fiilen el konulmak suretiyle haczedilebilecektir.
ÖRNEK İÇTİHAT:
Yargıtay 19.Hukuk Dairesi 20.05.1999 tarih, E. 3101, K.3480
ÖZET: Hisse senedi yerine çıkartılan ilmühaberler de kıymetli evrak niteliği taşımakta olduklarından, İİK.nun 88. maddesi hükmüne istinaden fiilen haczedilmeleri gerekir. Şirket pay defterine işlenmek suretiyle yapılan haciz geçerli bulunmamaktadır.
“Taraflar arasında sıra cetveline itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi ve gereği konuşulup düşünüldü :
Davacı vekili, müvekkilinin borçlu Önder Menkul Değerler A.Ş.’nin Takasbank A.Ş. nezdindeki ortaklık payının 22.08.1996 tarihinde haczettirdiğini ve haczi ortaklık pay defterine yazdırdığını, davalının ilmuhaberleri haczettirdiğini önce haciz koyan müvekkiline sıra cetvelinde davalıdan sonra yer verilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek sıra cetveline itiraz etmiştir.
Davalı vekili, ortaklık pay defterine konu edilen haczin geçersiz olduğunu ilmuhaberin TTK.nun 557 ve 559. maddelerinde belirtildiği şekilde kıymetli senetlerden olması nedeniyle İİK.nun 88. maddesine göre haczedilmesi gerektiğini belirterek şikayetin reddini istemiştir.
Mercii Hakimliği’nce iddia, savunma ve toplanan delillere göre ilmuhaberler kıymetli evraklardan olması nedeniyle İİK.nun 88. maddesi uyarınca ancak bunlara el koyarak muhafaza altına alınması suretiyle haczedilebileceği , davacının haczinin usulüne uygun olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle hisse senedi yerine geçmek üzere çıkarılan ilmuhaberin İİK.nun 88. maddesinde öngörülen şekilde haczi mümkün olduğundan bu yönde haczi koyan davalı alacaklının haczine değer verilerek düzenlenen sıra cetvelinde bir usulsüzlük bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan Merci kararının İİK.nun 366. maddesi uyarınca ONANMASINA karar verildi.
* * *
2- Hisse Senedi ya da İlmuhaber Çıkartmamış Olan Anonim Şirketlerde Hisse Senedi Haczi:
Bilindiği üzere anonim şirketlerde hisse senedi çıkartılma zorunluluğu bulunmamaktadır. Acaba böyle bir durumda borçlunun bir anonim şirketteki senede bağlanmamış çıplak payının haczi mümkün müdür?
Her şeyden önce belirtmek gerekir ki, senede bağlanmamış olan bir anonim şirket hissesi de senede bağlanmış olanlar gibi üçüncü kişilere devredilebilir.
Devir şekli ile ilgili olarak Türk Ticaret Kanununda özel bir düzenleme bulunmadığından, devir işleminin Borçlar Kanununun 162. ve devamı maddeleri gereğince alacağın temliki hükümlerine istinaden yapılması gerekmektedir.
İktisadi değer taşımakta olan, başkasına devri mümkün bulunan ve haklarında haczedilemeyeceğine ilişkin yasal bir düzenleme bulunmayan hak ve alacakların haczi mümkün olacağına göre, borçlunun bir anonim şirketteki senede bağlanmamış payı da haczedilebilir.
Nihayetinde borçlunun bir şirket nezdindeki hissesinin haczedilebileceği İİK m. 94’de açık olarak belirtilmiş bulunmaktadır.
ÖRNEK İÇTİHAT:
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 01.11.2001 tarih, E. 16851, K.17585
ÖZET: Borçlunun anonim şirketteki senede bağlanmamış olan hissesi İİK.nun 94. maddesi gereğince haczedilir.
“Anonim şirketlerde hisse senedi çıkartılması zorunluluğu yoktur. Hisse senedi çıkartılmış ise hisse senetleri İİK.nun 88.maddesi gereğince , çıkartılmamış ise A.Ş. hissesi aynı yasanın 94. maddesi gereğince haczedilir. Borçlunun anonim şirkette hissesi varsa ve payı temsil eden hisse senetleri çıkartılmamış ise İİK.nun 94. maddesi gereğince hisse haczinde yasaya aykırı yön bulunmamaktadır. Hisse senedi çıkarılıp çıkarılmadığı araştırılıp hasıl olacak sonuca göre bir karar vermek gerekir.
Merciice, bu yönde araştırma yapılıp, icra müdürlüğünün işleminin doğru olup olmadığı değerlendirilerek oluşacak sonuca göre pir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile sözü edilen kurala aykırı şekilde evrak üzerinde karar verilmesi isabetsizdir.”
* * *
Böyle bir durumda icra müdürü, yönetim kurulunun TTK m. 326 uyarınca tutması zorunlu bulunduğu “pay sahipleri defteri”ne haciz hususunu işler ve durumu derhal şirkete ihbar eder. Şirket idaresince herhangi bir itirazda bulunulmaz ya da itiraz reddedilir ise haciz tamamlanmış olur.
Şirket pay defterine işlenen haczin üçüncü şahıs konumunda bulunan anonim şirkete ne şekilde ihbar edileceği konusunda ise gerek İİK.m. 94’de, gerekse yönetmelikte her hangi bir düzenleme bulunmamaktadır.
Yüksek mahkeme oy çokluğu ile almış olduğu muhtelif içtihatlarında bu ihbarın İİK m. 89/1 ve 2 gereğince çıkartılacak haciz ihbarnameleri ile mümkün bulunacağını belirtmektedir.
Örnek İçtihat:
Yargıtay 12.Hukuk Dairesi 20.11.1996 tarih, E.12450, K.1476
Anonim şirketlerde senede bağlanmamış olan hissenin haczi mümkündür. İcra müdürü şirket pay defterine haciz hususunu işler ve İİK.nun 94. maddesi gereğince üçüncü şahıs durumunda bulunan şirkete durumu derhal ihbar eder.
“Alacaklı Loral İnternational İnc. Tarafından borçlu Kavala Yatırım A.Ş.’nin 3. şahıs Mikes Mikrodalga Elektronik Sistemler Sanayi ve Ticaret A.Ş.’deki 15/620 pay üzerine 22.09.1994 günü pay defterine işlenmek suretiyle ihtiyati haciz konulmuştur. Ayrıca alacaklı vekili aynı tarihteki talebinde 3. kişi şirkete 89/1 ihbarı çıkarılmasını istemiş icra müdürlüğünce de bu talep uyarınca işlem yapılmasına karar verilmiştir. 3. şahıs Mikes A.Ş. 7 günlük süre içerisinde Akyurt İcra Müdürlüğüne vermiş olduğu 28.09.1994 tarihli dilekçesinde “borçlu Kavala A.Ş.’nin şirketten alacağının 7.311.609.280 TL. olduğunu, TTK.nun 145.maddesi gereğince Kavala A.Ş.’ye düşecek kar payı veya tasfiye sonucunda Kavala A.Ş.’ye ödenecek tasfiye bakiyesi tahakkuk ettiği takdirde haciz ihbarnamesinin dikkate alınacağını, İİK.nun 89/2 maddesi uyarınca itiraz ettiklerini belirtmiştir.
Anonim şirketlerde hisse senedi çıkartılması zorunluluğu yoktur. Hisse senedi çıkartılmış ise bu hisse senetleri İİK.nun menkul satışlarını düzenleyen 88. maddesi uyarınca icra müdürlüğünce haczedilir ve muhafazaya alınır. Hisse senedi çıkartılmamış ise borçlunun üçüncü kişi nezdinde bulunan ve henüz kıymetli evraka bağlanmamış hisse hakları İİK.nun 94. maddesi gereğince icra müdürlüğü tarafından mahalline bizzat gidilerek ve pay defterine işlenmek suretiyle haciz işlemi yapılabilir. Haciz keyfiyeti de borçlunun hissesini elinde bulunduran 3. şahıslara ihbar edilir. Anonim ve hisseli komandit şirketlerin henüz kıymetli evrak niteliğinde senede bağlanmamış hisselerinin haczinde; İİK.nun 94. maddesi doğrultusunda yapılan tebliğden sonra şirket idaresi “3.şahıs elinde haczedilen mallar” için uygulanması gerekli İİK.nun89/2 ve 3. maddelerine göre itirazda bulunmamış veya itirazı reddedilmiş ise hisselerin borçlu adına ve hesabına şirket nezdinde ve mamelekinde bulunduğu kesinleşir. 3.kişi şirket, sözü edilen madde hükmü doğrultusunda itiraz etmiş ise haczedilen hisse karşılığının şirket nezdinde bulunduğu kesinleşmediğinden satış işlemlerine geçilemez. Bu durumda alacaklının ancak İİK.nun 89/4.maddesi uyarınca tetkik merciine başvurma hakkı vardır. Somut olayda alacaklı vekili 89/1 ihbarı çıkarılması doğrultusunda hacze süresinde itiraz ettiğinden icra müdürlüğünce satış işlemlerinin gerçekleştirilmesi usulsüzdür.
Öte yandan, hisse senetleri henüz kıymetli evraka bağlanmayan anonim şirketleri de içine alan TTK.nun 145/1. maddesi hükümleri gereğince “ortağın şahsi alacaklıları haklarını ancak şirketin bilançosu gereğince ve ortağın hissesine düşen kar payından tasfiye halinde tasfiye payından alabileceklerinden” icra müdürünün haczedilen hisse haklarını kıymetli evraka bağlanmış gibi menkul hükmüne tabi tutarak İİK.nun 88. maddesinde öngörülen şekilde satışını da yapması doğru değildir. TTK.nun 145/2 maddesi kıymetli evraka bağlanmış başka deyimle hisse senetleri çıkarılmış hisseler için geçerli olduğundan olayda uygulama yeri bulunmamaktadır.
Ayrıca icra müdürlüğünce haciz tutanağında sadece pay defterindeki borçlunun hissesi karşılığı normal değeri belirtilmiş olup, usulüne uygun kıymet takdiri yapılmamıştır. Nitekim , asıl icra dairesi olan Beyoğlu 2.İcra Müdürlüğünün 01.12.1995 tarihli kıymet takdiri yapılmasına ilişkin talimatı uyarınca Akyurt İcra Dairesi’ne 06.12.1995 tarihinde uzman bilirkişiler aracılığı ile kıymet takdiri yapılmasına karar verilmiştir.
Ancak Beyoğlu İcra Tetkik Mercii’nce kıymet takdiri yapılmasına ilişkin karar iptal edildiğinden 11.12.1995 tarihinde satışın devamına karar verilmiştir. Kıymet takdiri hususundaki mercii kararının müstakilen temyiz kabiliyeti olmadığından bu kararların değerlendirilmesi ihalenin feshi aşamasında mümkündür.
İİK.nun 360.maddesi hükmü gereğince “ artırma ve ihaleye mütedair ihtilaflar istinabe olunan icra dairesinin tabi bulunduğu tetkik merciince hallolunur”. Bu nedenle kıymet takdiri yapılmasına ilişkin 06.12.1995 tarihli Akyurt İcra Müdürlüğü’nün kararına karşı Akyurt İcra Tetkik Mercii’ne başvurulması gerektiğinden Beyoğlu İcra Tetkik Mercii’nce kıymet takdirinin iptaline ilişkin kararı usulsüzdür. Kaldı ki, bizzat icra müdürlüğünce kıymet takdiri yapılmadığı kabul edilerek kıymet takdiri yapılmasına karar verilmiş bulunduğundan haciz tutanağındaki pay defterinde belirtilen nominal değerinin tutanağa geçilmesi satışa esas alınacak gerçek kıymet takdiri olarak kabul edilemez. Nitekim tutanakta icra müdürünün kıymet takdiri yaptığı yolunda bir ibare yoktur. İcra Müdürünün ancak kendi bilgilerine göre kıymet takdiri yapmasının mümkün olması halinde takdiri bizzat kendisi yapabilir. Uzmanlık alanı dışında olan bir hususta İİK.nun 87. maddesi uyarınca bilirkişilere başvurması gerekir. Bu olayda bir anonim şirketin diğer anonim şirketteki hisse haklarının haczi sözkonusu olduğundan ve anılan bu husus icra müdürünün uzmanlık alanı dışında kaldığından satışa esas gerçek muhammen bedelin yöntemince uzman bilirkişiler aracılığı ile takdiri yaptırıldıktan sonra satışın gerçekleştirilmesi gerekirken nominal değer esas alınarak hisse haklarının, alacaklı şirkete ihale edilmesi doğru olmadığından merci hakimliğinin ihalede nominal değerin baz alınmasının ihaleye katılımı artıracağı görüşünde de isabet yoktur.
Tüm bu olgular göz önüne alındığında alacaklı ve alıcı vekillerinin karar düzeltme isteminin reddi gerekmesine, düzeltilmesi istenilen Yargıtay ilamıyla buna atıf yapılan merci kararında yazılı gerekçeler ve dosyada mevcut belgeler karşısında alacaklı ve alıcı vekillerinin karar düzeltme isteği yerinde görülmediği gibi HYUK m.440. maddesinde yazılı dört halden hiçbirine de uymadığından İİK.nun 366. ve HYUK.nun 442. maddeleri uyarınca reddine karar düzeltme isteyenden takdiren 100.000 er lira para cezası ile 503.500 er lira ilam harcı alınarak hazineye gelir yazılmasına, 20.11.1996 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
* * *
ÖRNEK İÇTİHAT:
Yargıtay 12.Hukuk Dairesi 10.10.2000 tarih E.15767 K.14727
ÖZET: Borçlunun 3. kişi nezdinde bulunan ve henüz kıymetli evraka bağlanmamış hisse hakları İİK.nun 94. maddesi gereğince icra müdürü tarafından mahalline bizzat gidilerek ve pay defterine işlenmek suretiyle haczedilir.
“Anonim şirketlerde hisse senedi çıkartılması zorunluluğu yoktur. Hisse senedi çıkartılmış ise bu senetleri İİK.nun menkul satışlarını düzenleyen 88.maddesi uyarınca icra müdürlüğünce haczedilebilir ve muhafaza altına alınır. Hisse senedi çıkartılmamış ise borçlunun 3. kişi nezdinde bulunan ve henüz kıymetli evraka bağlanmamış hisse hakları İİK.nun 94. maddesi gereğince icra müdürlüğü tarafından mahalline bizzat gidilerek ve pay defterine işlenmek suretiyle haciz işlemi yapılabilir. Haciz keyfiyeti de borçlunun hissesini elinde bulunduran 3. şahıslara ihbar edilir. Anonim ve hisseli komandit şirketlerin henüz kıymetli evrak niteliğinde senede bağlanmış hisselerinin haczinde İİK.nun 94. maddesi doğrultusunda yapılan tebliğden sonra şirket idaresi itirazda bulunmamış veya itiraz reddedilmiş ise hisselerin borçlu adına ve hesabına şirket nezdinde ve mamelekinde bulunduğu kesinleşir. Somut olayda pay senedi çıkartılmadığı ihtilafsız olup icra müdürü 10.12.1999 tarihinde haciz mahallinde kendisine pay defteri ibraz edilemediği için de haciz uygulayamamıştır. Bir başka deyişle mahallinde ve defter üzerinde ve İİK.nun 94. maddesine göre yapılmış usulüne uygun bir haciz yoktur. O halde mercice 01.01.2000 tarihli muhtıraya yönelik şikâyetin kabulüne ve anılan muhtıranın iptaline karar verilmesi gerekirken istemin reddi isabetsizdir.”
* * *
Ancak gerek söz konusu içtihatlara ilişkin muhalefet şerhlerinde ve gerekse doktrinde İİK m. 94 gereğince yapılması gerekli bulunan bu bildirimin bir haciz ihbarnamesi şeklinde yapılmasının zorunlu olmadığı, konunun tamamen icra memurunun takdirine bırakılması gerektiği belirtilmiştir.
Yukarıda Örnek İçtihat Olarak Verilen Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 20.11.1996 tarih, E. 12450, K. 14776 sayılı Kararına Karşı Üye Yaşar Koru’nun Karşı Oy Yazısı:
“Beyoğlu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13.09.1994 tarihli kararı ile, borçlu Kavala Yatırım A.Ş.nin üçüncü kişi Mikes Mikrodalga Elektronik Sistemler A.Ş.nezdinde sahibi bulunduğu hisselerin veya hisse senetlerinin haczine karar verilmekle; talimat icrası olan Akyurt İcra Müdürlüğü, üçüncü kişi şirket adresinde ve şirket yetkilisi Atilla Nazikoğulu’nun huzurunda pay defterinin incelenmesinde, şirketin henüz hisse senedi çıkarmadığının, ilmuhaber de tanzim etmediğinin tespiti üzerine, borçlu şirketin 15.620.000.000 liralık nominal değerdeki 15620 çıplak payına İİK.nun 94/1 maddesine göre ihtiyati haciz koyar ve haczi deftere işler ve durumu Mikes A.Ş.’nin Mali İşler ve Sözleşmeler direktörü Ali Nazikoğlu’na bildirir. İhtiyati haczin kati hacze dönüşmesi sonucunda bu hisseler 13.12.1995 tarihinde yapılan açık artırma sonucu 111.600.000.000 TL.’ye Destek Elektrik A.Ş.ye ihale edilir.
Dairemiz , ihalenin feshini reddeden merci kararını, kendi içinde çelişkiler taşıyan görüşle, bir yandan pay senedi çıkarılmayan A.Ş. hisselerinin İİK.nun 94. maddesi gereğince haczedilebileceğini belirtirken diğer yandan yapılan haczin aynı yasanın 88.maddesi gereğince yapıldığı kabul edilerek bu yasaya göre haciz yapılamayacağını vurgulamış; sanki hisse senedi çıkarmışçasına pay senetlerinin borsa fiyatları saptanmadan satışa çıkartılmasının doğru olmadığından bahisle merci kararını bozmuştur.
Ancak karar düzeltme haczin İİK.nun 94. maddesine göre yapıldığı, çoğunluk görüşünde bu defa kabul edilmekle birlikte 89/1. madde tebliğine itiraz olunduğundan haciz edilen şeyin üçüncü kişi nezdinde ve zimmetinde sayılamayacağı ileri sürülmüştür.
Borçlunun üçüncü şahıslar nezdindeki bir hakkı, İİK.nun 89. maddesine göre veya 94.maddesine göre haczedilir; her ikisine göre haczedilemez. Çünkü, her iki maddenin konusu da üçüncü kişiler nezdinde haczedilen bir hakkın üçüncü kişiye ihbar edilmesidir. Haczedilen şey, üçüncü kişi nezdindeki bir alacak ise, bu haciz keyfiyeti 89. maddeye göre üçüncü kişiye ihbar edilir. Üçüncü kişi nezdinde haczedilen şey, bir şirket hissesi ise, bu haciz keyfiyeti üçüncü kişi şirkete 94. maddeye göre ihbar edilir. Bu husus 94. maddenin 1.fıkrasının 1.cümlesinin sonunda açıkça belirtilmiştir. Somut olayda, borçlu Kavala A.Ş.nin üçüncü kişi Mikes A.Ş. ‘deki hisselerinin haczedildiği, Mikes A.Ş.’ye ihbar edilmiştir. Nitekim haciz tutanağında “15620 payın tamamına ihtiyati haciz konuldu ve deftere işlendi. Durum mali işler ve sözleşmeler direktörü Atilla Nazikoğlu’na bildirildi” denmiştir.
İİK.nun 94/1 maddesine göre , hisse haczinin üçüncü kişiye bildirilmesi için ayrı bir ihbarname gönderilmesi zorunlu değildir. Bu ihbar mahallinde düzenlenen haciz tutanağı ile de yapılabilir,. Çünkü İİK.94/1 maddesine göre yapılacak ihbarın içeriği ve şekli hakkında İİK.nunda ve İİK.nun yönetmeliğinde hiçbir hüküm bulunmadığından ihbarın şekli icra memurunun takdirine bırakılmıştır. Açıklanan bu nedenle borçlu Mikes A.Ş.’deki hisselerin haczi İİK.nun 94/1 maddesine uygundur ve geçerlidir.
Çoğunluk görüşünde, bu haciz ile ilgili olarak çıkartılan 89/1 ihbarına itiraz olduğu yolundaki saptama hatalı ve dosya kapsamına aykırıdır. Şöyle ki; ihtiyati haczin uygulanmasına esas alınan Beyoğlu Ticaret Mahkemesinin 13.09.1994 tarihli ihtiyati haciz kararı iki unsuru kapsamaktadır. Birincisi borçlu Tavala A.Ş.nin Mikes Mikrodalga A.Ş.deki sahibi bulunduğu hisseler veya hisse senetlerinin ihtiyaten haczi, ikincisi aynı şirketteki alacağın ihtiyati haczi öngörülmüştür. Nitekim alacaklı da bu ihtiyati haciz kararının içeriğine uygun olarak Akyurt İcra zaptının 1.sahifesinde, 22.09.1994 tarihli talebinde borçlu şirketin sahibi bulunduğu hisseler için hisse senedi bastırılmamış, keza ilmuhaber de tanzim edilmemiş olduğundan borçlu şirketin Mikes A.Ş.’deki tahakkuk etmiş ve edecek alacaklarının borca yetenin haczini istemiştir. İşte çoğunluk görüşünde sözü edilen 89/1 ihbarı bu ikinci seçenek için doldurulmuştur. Bu ihbarın üçüncü kişiye 22.09.1994 tarihinde tebliği üzerine üçüncü kişi Mikes A.Ş. icraya itiraz etmiştir. Yoksa, çoğunluk görüşünde ileri sürüldüğü gibi İİK.nun 94/1 maddesine göre haczedilen çıplak payın haczine bir itiraz yoktur. Dolayısıyla çıplak payların satışına gidilmesinde bir engel bulunmamaktadır.
Gerçekten anonim şirkette payın(hissenin) hisse senedine bağlanması zorunlu değildir. Eğer pay, senede bağlanmamışsa çıplak pay olarak kalır. Esas olan çıplak paydır. Senede bağlanmamış pay da, menkul kıymet hükmündedir, hisse senedi gibi her çeşit işlem konusu yapılabilir, devredilebilir, rehnedilebilir, üzerinde intifa hakkı tanınabilir, haciz edilebilir. Payın hisse senedine bağlanması, hakların, borçların ve yükümlülüklerin öz yapılarında ve ileri sürülmesinde hiçbir değişiklik yapmaz. Sadece tedavülün kolaylaştırılmasını sağlar. (Bk. Prof. Dr. Reha Poroy - Prof. Dr. Ünal Tekinalp - Prof. Dr. Ersin Çamoğlu, Ortaklıklar ve Kooperatifler Hukuku 6. Baskı İstanbul 1995, sayfa 389). Buna göre, hisse senedine bağlanmamış çıplak pay, Ticaret Hukuku (maddi hukuk) bakımından tıpkı hisse senedi gibi menkul kıymet hükmündedir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 15.11.1990 E.6/46 K.7294 sayılı kararında; ilmuhaber ve pay senedi çıkarılmadığı dönemde eğer ortaklık ana sözleşmesinde aksine hüküm yoksa, bir ortağın ortaklıktaki payını başkasına satması olanaklı ve yanlar arasında geçerlidir. Yine aynı dairenin 07.03.1994 E.4752/K.1775 sayılı kararında, anonim ortaklığın pay senedine bağlanmayan ve çıplak pay adı verilen paylarının satışı olanaklıdır. Bunun için devir iradesi yeterlidir, denmektedir. (Bk. Anonim Şirketler Hukuku, Gönen Eriş Ankara 1995 sahife 530, 539) Çıplak pay icra satışı bakımından da menkul hükmündedir.
İİK.nun menkullerin açık artırma ile satışına ilişkin 112/128. maddelerinde kıymet takdiri ile ilgili bir hüküm yoktur. Kıymet takdiri ile ilgili 128.madde gayrimenkuller ile ilgilidir. Bu nedenle menkul satışlarında yeni bir kıymet takdiri yapılamaz. Menkul mallar İİK.nun 87. maddesine göre haciz sırasında yapılan kıymet takdirine (muhammen kıymete) göre satışa çıkartılır.
.........................................
Yukarıda belirtildiği gibi satış İİK.nun 106.maddesi nedeniyle İİK.nun menkul satışına ilişkin 112 ve takip eden maddelerine göre yapılmıştır. Hisse senedi çıkarılmamış olan anonim şirket hisseleri hakkında TTK.nun 145/1 maddesinin uygulanmasına olanak ve gerek yoktur. Çünkü TTK.nun 145/1 maddesi bağımsız olarak devir ve haczedilebilen çıplak anonim şirket hisse senetlerine de teşmil etmek, anonim şirketlere hisse senedi çıkartmamak suretiyle ortakların çıplak hisselerini cebri icra satışından kurtarmak sonucunu doğurur ki bu İİK.nun sistemine ve amacına aykırı düşer ve kötü niyete prim verir. TTK.nun 145/1 maddesi evleviyetle ve ilave olarak haciz edilecek hususlara karara bağlamakta çıplak hissenin haczine engel teşkil etmemektedir.
İİK.nun 82. 93. maddesinde ve diğer yasalarda açıkça engellenen hususlar dışında; haciz edilen bir malın satışı çok doğaldır. Yapılan ihale usul ve yasaya uygun olduğundan karar düzeltme isteğinin kabulü ile merci kararının onanması gerektiği görüşünde olduğumdan çoğunluk görüşüne karşıyım. (Üye Yaşar Koru)
* * *
Örnek İçtihat Olarak Verilen Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 20.11.1996 tarih, E. 12450, K.14776 sayılı Kararı ile ilgili Prof. Dr. Ramazan Arslan ve Prof. Dr. Salih Arkan’ın Hukuki Mütalaaları:
TTK m.145 üç fıkradan oluşmaktadır. Birinci fıkra, “bir şirket davam ettiği müddetçe...” şeklinde başlamaktaysa da, bu fıkra hükmünün tüm ticaret şirketlerini kapsamadığı, aynı maddenin ikinci fıkrasında anonim ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerle ilgili özel bir düzenlemenin yapılmış olmasından açıkça anlaşılmaktadır. Hangi tür şirketlerin TTK.m.145/1’nin kapsamına girdiğini tespit etmekte yarar vardır.
TTK.m.145/1’de “ bir şirket devam ettiği müddetçe ortaklardan birinin şahsi alacaklıları, haklarını ancak şirketin bilançosu gereğince o ortağa düşen kar payından ve şirket fesholunmuşsa tasfiye payından alabilirler” denilmiştir. TTK 145/1’in uygulamada bir anlam ifade edebilmesi için madde metninde yer alan “şirket fesholunmuşsa” ibaresinin, “şirket feshedilmek şartıyle” şeklinde anlaşılması gerekir. (Karayalçın, Ticaret Hukuku, II. Şirketler Hukuku , 2. Baskı Ankara 1973 s.213) Bu madde açısından şirketin feshini isteyebilecek kişi ise , ortağın kişisel alacaklısıdır. Kişisel alacaklıya şirketin feshini talep etme yetkisi sadece kollektif şirketler (TTK m. 191/1), komandit şirketler ( TTK. m. 267) ve limited şirketlerde (TTK. 522/1) tanınmıştır. Bütün bu şirketlerde ortak özellik ortağın payını serbestçe devir imkanına sahip olmamasıdır. Bir başka deyişle bu şirketler ya tümüyle şahıs şirketi niteliğindedir ya da limited şirkette olduğu gibi bazı yönlerden şahıs şirketi özelliğini taşımaktadırlar. Bilindiği üzere şahıs şirketlerinde, ortaklar arasında bulunması gereken sıkı bağlılık , güven duygusunu, diğer ortakların muvafakati olmadan bir üçüncü kişinin şirkete girmesine engeldir. Bu özelliği dikkate alan kanun koyucu TTK m. 145/1’de , ilkin şirketin feshinin istenmesini ve bundan sonra ortağın kişisel alacaklısının alacağını ortağa düşen tasfiye payından alabilmesine imkan sağlayan bir düzenleme getirmemiştir. Ortakları arasında şahıs şirketlerinde olduğu kadar sıkı bir bağlılık bulunmayan sermaye şirketi niteliğindeki anonim şirketlerde ise, bir ortağın kişisel alacaklısına şirketin feshini istemi imkanı tanınmamıştır. Dolayısıyla TTK m. 145/1’in anonim şirketler hakkında uygulanması söz konusu olamaz. Bu durum karşısında, anonim şirketler (ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler için özel bir düzenleme yapılmasına gerek duyulmuş ve TTK m. 145’in II. fıkrası kabil olunmuştur. Bu hükme göre, anonim şirketlerde alacaklılar, borçlularına ait hisse senetlerini haczettirebilirler.
TTK m.145/1 metninden de anlaşılacağı üzere, anonim şirketlerle ilgili genel bir hüküm olmayıp sadece hisse senedi çıkarmış anonim şirketlere uygulanabilecek bir hükümdür. Oysa anonim şirketler hukukunda esas kavramın “hisse” olduğu ve TTK’na tabi anonim şirketler yönünden hisse senedi çıkarma zorunluluğunun da bulunmadığı bilinmektedir. TTK’nda, hisse senedi çıkarmamış olan anonim şirketler yönünden ortağın alacaklılarının ne gibi haklara sahip olduğunu gösteren açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Sadece senede bağlanmamış (çıplak) hissenin de belli bir ekonomik değeri vardır ve hisse her türlü hukuki işlemin konusunu oluşturabilir.
.......................................................
Çıplak hissenin nasıl haczedilir sorusunun cevabını ise İİK’nda aramak gerekir. Kanun koyucu İİK m. 94’de bu konuda gerekli düzenlemeyi “bir ...şirket ... hissesi haczedilirse icra dairesi ikametgahları bilinen ilgili üçüncü şahıslara keyfiyeti ihbar eder...” şeklinde yapmıştır. Bu maddedeki şirket hissesi ifadesi, hisse senedine veya ilmuhabere bağlanmamış çıplak hisseleri de kapsayacak şekilde anlaşılmalıdır.
Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 20.11.1996 tarihli kararında, haciz kararının üçüncü kişiye ihbarının nasıl şekli konusunda belirsizlik, hatta çelişki bulunmaktadır. Karardan, İİK, m. 94’e göre senede bağlanmamış şirket hissesi haczedildiğinde bu durumun üçüncü kişiye İİK m. 89’a göre gönderilecek bir ihbarname ile bildirilmesi gerektiği anlamı çıkmaktadır.
Bu görüşün İİK hükümlerine uygun bulunması mümkün değildir. Zira, haciz işlemi bir kere yapılır ve ihbar edilir. Olayda Yargıtay’ın da kabul ettiği gibi İİK m.94’e uygun haciz yapılmış ve haciz sırasında hazır bulunan üçüncü kişiye ihbar edilmiştir.
İcra ve İflas Kanunun 94.maddesinde yer alan hüküm “hisse haczi” konusunda özel hüküm sayılabilir. İİK’nun 89. maddesi hükmü ise, “hamiline ait olmayan ve cirosu kabil bir senede müstenit bulunmayan alacak veya sair bir talep hakkı veya borçlunun üçüncü şahıs elindeki menkul bir malı”nın haczi ve bu haczin üçüncü kişiye ihbar edilmesi ile ilgilidir. Olayda senede bağlanmamış “hisse” haczi yapıldığından İİK m. 94 uygulanmış ve ihbarı da aynı maddeye göre yapılmıştır. Bu ihbarın İİK m. 89 hükmüne göre yeniden yapılması söz konusu değildir. Bu ihbarın özel bir şekli yoktur.
Geçerli bir şekilde yapılan, ihbarı da tamamlanan haczin İİK m. 89’a göre üçüncü kişiye bir kez daha ihbar edilmesine gerek yoktur. Çünkü “ihbar” haciz kararından üçüncü kişiyi haberdar etmek için yapılır. İhbar üçüncü kişiye, haczedildiği bildirilen malın (hissenin) kendilerinde olmadığı itirazında bulunabilmesi için yapılır. Olayda, haczedilen takip borçlusu hissesinin üçüncü kişide bulunduğu konusunda bir tereddüt olmadığına göre ihbardan beklenen sonuç zaten ortaya çıkmayacaktır.” (Prof. Dr. Ramazan Arslan - Prof. Dr. Salih Arkan)
Kanımca, şirket pay defterine haciz hususunun işlendiğinin üçüncü şahıs konumunda bulunan anonim şirkete bildirilmesinden maksat, haczedilen hisse karşılığının söz konusu şirket nezdinde bulunduğunu kesinleştirmek ve bu yönde şirkete itiraz hakkı tanımak olduğuna göre, bu amacı gerçekleştirmeye yönelik yapılacak tüm bildirimleri geçerli olarak kabul etmek gerekmektedir. Hatta pay defterine haciz hususunu işleme için şirket merkezine giden icra müdürünün haciz mahallinde tutacağı haciz tutanağı ile de bu bildirimi yapması mümkündür.
Konu ile ilgili olarak akla gelebilecek diğer bir soru da, şirket ana sözleşmesinde ortaklık hissesinin devri konusunda kısıtlayıcı bir hüküm bulunması durumunda, bu hususun hissenin haczini ve cebri icra yolu ile satışını engelleyip engellemeyeceğidir?
Öncelikle belirtmek gerekir ki, anonim şirket ortağının şirketteki hissesini üçüncü şahıslara devretmesi mülkiyet hakkının kullanılması anlamında olup, bu hakkın her hangi bir şekilde kısıtlanabilmesi mümkün değildir.
Ancak bununla birlikte anonim şirketin, hisse devrine ilişkin tasarrufu pay defterine işlemekten imtina ederek devir hususunun şirkete karşı ileri sürülebilmesine engel olması olanak dâhilindedir.
Böyle bir durumda mülkiyet devralana geçmekle beraber bu husus şirkete karşı ileri sürülemediğinden payı devralan şahıs ortak sıfatını kazanamamakta ve paya ilişkin hakları kullanamamaktadır. Zira bilindiği üzere çıplak payların ve nama yazılı hisse senetlerinin üçüncü şahsa devir ve temlikinin şirkete karşı ileri sürülebilmesi, yapılan devir işleminin şirket tarafından kabul edildiği anlamı taşıyan pay defterlerine kayıt ile mümkün bulunmaktadır. (TTK. m. 416/2)
İşte kanun koyucu bu noktada ortaya çıkabilecek keyfiliğe engel olmak için Türk Ticaret Kanunun 418. maddesindeki düzenlemeyi getirmiş bulunmaktadır.
Buna göre hisse devrine ilişkin tasarrufların pay defterine işlenmesinden imtina edilebilmesi için ana sözleşmede yazılı bulunan sebeplerden birinin varlığı gerekmektedir.
Ancak aynı maddenin ikinci fırkasında , “herhangi bir sebep göstermeksizin dahi pay defterine kayıttan imtina edilebileceği” yönünde ana sözleşmeye konulacak hükümlerin geçerli olacağı belirtilmiştir.
Şirket ana sözleşmesinde bu yönde bir hüküm bulunması halinde nama yazılı pay senedi sahipleri ile çıplak (senede bağlanmamış) pay sahiplerinin, anonim şirketi de bağlayacak şekilde ortaklık hisselerini devredebilmeleri hukuken mümkün bulunmamaktadır.
Ancak yapılan tüm bu açıklamalar rızai yoldan yapılan hisse devirleri için geçerli olup, cebri icra yolu ile yapılan devirler bakımından geçerli değildir.
Şirket ana sözleşmesinde hisse devrini kısıtlayıcı hükümler bulunsa dahi, borçlu ortağın anonim şirketteki hissesinin haczedilebilmesi ve satışa çıkartılabilmesi mümkün bulunmaktadır. Böyle bir durumda anonim şirket kural olarak satış neticesinde oluşan durumu pay defterine işlemek ile yükümlü bulunmaktadır.(TTK m.418/3)
Ancak bulunla birlikte kanun koyucu bir anlamda, ana sözleşmeye devir hakkının kısıtlanması ile ilgili olarak hüküm koyabilme serbestîsindeki menfaati koruma düşüncesiyle, cebri icra yolu ile yapılan satışlar bakımından pay defterine kayıt zorunluluğu kuralına bir istisna getirmiş bulunmaktadır.
Buna göre şirket yönetim kurulu üyeleri ve ortaklar, cebri icra yolu ile satışa konu olan hisseyi borsa değeri üzerinden, borsada işlem görmüyor olması durumunda ise tescil talebi tarihindeki gerçek değeri üzerinden almaya talip oldukları takdirde kayıttan imtina edilebilmesi mümkün bulunmaktadır.
Borçlunun anonim şirketteki çıplak veya senede bağlanmış hissesinin haczi mümkün bulunduğu gibi bilânço gereği o ortağa düşecek olan kar payının veya şirket fesholmuş ise tasfiye payının da haczi mümkün bulunmaktadır. (TTK m. 145/1)
Bu tür bir alacak borçlunun üçüncü şahıs nezdindeki doğmuş ya da doğması muhtemel bir alacağı durumunda bulunduğundan yine İİK m. 89 gereğince haczedilmesi gerekmektedir.
C- ANONİM ŞİRKET ORTAĞININ KİŞİSEL ALACAKLISININ ŞİRKETİN FESHİNİ TALEP ETME HAKKI
Bu noktada akla gelebilecek diğer bir soru da, TTK m. 145 gereğince borçlu ortağın anonim şirketteki tasfiye payına haciz koyduran takip alacaklısının şirketin tasfiyesini talep etme imkânı bulunup bulunmadığıdır?
Anonim şirketler bakımından soruya cevap vermeden önce diğer tür şirketler bakımından yasal düzenlemeleri hatırlamakta fayda bulunmaktadır.
a- Limited Şirketlerde;
Ortaklardan birinin payını haczettirmiş bulunan takip alacaklıları, TTK m.522 gereğince en az altı ay önceden ihbar etmek şartıyla şirketin tasfiyesini mahkemeden talep etme yetkisine sahip bulunmaktadırlar.
Bu yönde yapılacak ihbar üzerine şirket tasfiye haline girecek olursa tasfiye memuru ortağa düşen tasfiye payını mevcut hacze istinaden icra dairesine vermekle yükümlü bulunmaktadır.
Ancak kanun koyucu TTK m. 522’de getirilen bu düzenlemeye bir sonraki madde de iki istisna getirmiş bulunmaktadır.
Buna göre; limited şirket veya ortakları takip alacaklısının alacağını faiz ve masraflarıyla birlikte tamamen öderlerse ya da tüm ortaklar hacizli payın icra dairesince açık artırma yolu ile satılmasına ve pay kendisine ihale olunan kimsenin yeni bir ortak olarak şirkete girmesine muvafakat ederlerse şirketin fesih ve tasfiyesi talep edilemez. (TTK m. 523)
b- Kollektif ve Komandit Şirketlerde;
Alacağını ortağın şahsi malvarlığından ya da TTK m. 145 gereği şirketteki kar payından tahsil edemeyen alacaklı, altı ay öncesinden ihbar etmek ve hesap yılı sonu için hüküm ifade etmek şartıyla şirketin feshini istemeye yetkili bulunmaktadır.(TTK m. 191, TTK m. 267) .
Ancak yasa koyucu limited şirketlerde olduğu gibi komandit ve kollektif şirketlerde de takip konusu borcun tamamen ödenmesini, feshe engel sebep olarak düzenlemiş bulunmaktadır. (TTK m. 191/2)
c- Anonim Şirketlerde;
Yukarıda belirtildiği üzere limited şirketler, kollektif şirketler ve komandit şirketlerde, şirket ortağının kişisel alacaklısının şirketin feshini talep etme imkânı bulunmasına rağmen, anonim şirketlerde böyle bir imkân bulunmamaktadır.
Böyle bir durumda ortağın tasfiye payı üzerine haciz koydurtmuş bulunan alacaklı, ya TTK m. 434’de belirtilen sebeplerden birisinin ortaya çıkmasını bekleyecek ya da borçlunun anonim şirketteki hissesini satışa çıkartmak suretiyle alacağını tahsil etmeye çalışacaktır.
Anonim Şirket Hisselerinin Haczi ve Yargıtay Uygulaması
- Hepsihukuk
- Mesaj Panosu Yöneticisi
- Mesajlar: 2291
- Kayıt: 28 Mar 2021, 13:29
- İletişim:
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 220 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Hepsihukuk
-
- 0 Cevaplar
- 794 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Hepsihukuk
-
- 0 Cevaplar
- 335 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Hepsihukuk
-
- 0 Cevaplar
- 389 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Hepsihukuk
-
- 0 Cevaplar
- 309 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Hepsihukuk
-
- 0 Cevaplar
- 305 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Hepsihukuk
-
-
Yargıtay: işyeri Haczi, Meslek İçin Zorunlu Eşyalar
gönderen Hepsihukuk » » forum Haciz ve Kıymet Takdiri - 0 Cevaplar
- 329 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Hepsihukuk
-
-
-
ANONİM ŞİRKETLERDE HİSSE HACZİNİN USUL VE ŞARTLARI
gönderen Hepsihukuk » » forum Haciz ve Kıymet Takdiri - 0 Cevaplar
- 339 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Hepsihukuk
-
-
- 0 Cevaplar
- 371 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Hepsihukuk
-
-
İcra ve İflas Kanunu'nun 78. Maddesi Uygulaması
gönderen Hepsihukuk » » forum Haciz ve Kıymet Takdiri - 0 Cevaplar
- 404 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Hepsihukuk
-